DULKADİROĞLU TARİHİ

“Dulkadir” kelimesinin kullanılışı ve aslı hakkında çoğunlukla ileri sürülen görüşlere göre; Dulgadır, Dulkadir, Zülkadir, Tolgadar gibi çeşitli şekillerde yazıldığı, birçok kaynakta da bu şekilde görülmektedir. Dulkadiroğulları kurucusu Zeyneddin Karaca Bey zamanında yaşayan Arap Müverrihi (yazar) İbni Şahne’nin yazdığı tarihi kaynaklarda bu kelimeyi Dulkadir olarak ifade ettiği görülmektedir.

Dulkadiroğulları Beyliği; Osmanlıca ?????, ?ü’l-?adr “kudretli” manasına gelip, 1298-1522 yılları arasında Anadolu'nun güneyinde, Maraş ve Elbistan merkez olmak üzere kurulmuş bir Türkmen devletidir.

Dulkadiroğlu; tarih boyunca Hitit, Asur, Urartu, Pers, Roma, Selçuklu, Dulkadiroğlu ve Osmanlı gibi onlarca medeniyeti bünyesinde barındırmıştır.

14.asrın ilk yarısında Maraş ve Elbistan havalisinde ortaya çıkıp doğuda Harput’tan batıda Kırşehir’e kuzeyde ise Sivas’tan güneyde Hatay Hassa’ya kadar ki coğrafyayı içine alan, içerisinde iki asra yakın hüküm süren Dulkadiroğulları, Oğuzların Bozok kolundan, Yıldız Han soyundan, Avşar, Beydilli, Kargın boylarındandır. Kurucusu Zeyneddin Karaca Bey'dir. Zülkadriye (Dulkadir) Eyaleti, 1831'den sonraki adıyla Maraş Eyaleti, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir eyaleti olup, 19. yüzyıldaki yüzölçümü 200.340 km2 kadardı.

Anadolu’da Moğol hükümranlığının çökmesinin ardından Zeyneddin Karaca Bey, hakimiyet sahasını genişleterek Eretnaoğullarından (Eretna Beyliği, Anadolu'nun Moğol (İlhanlılar) istilasına uğramasından sonra, Sivas ve Kayseri merkezli kurulan, 1335-1381 yılları arası hüküm süren bir Anadolu beyliğidir.) Darende’yi aldı. Karaca Bey’den sonra gelen varisi Halil Bey ise Eretnaoğullarından Harput’u alıp Malatya’yı tehdit etmiştir. Dulkadiroğlu Bey’i Nasıreddin Mehmet Bey ise Osmanlılarla dostane ilişkiler geliştirmeye başlamış ve kızını Çelebi Mehmet’e verdiği gibi oğlu Süleyman’ı da Çelebi Mehmed’in yardımına göndererek Osmanlı tahtını ele geçirmesine yardımcı olmuştur. Dulkadirlilerle Osmanlılar’ın dostane münasebetinden rahatsızlık duyan Memluk Sultanı, Dulkadiroğulları üzerine sefere çıkarak Darende ve Antep’i aldı. Ancak 1418 yılında Mehmet Bey Darende’yi geri aldığı gibi Besni’yi de topraklarına kattı. Nasıreddin Mehmet’den sonra tahta geçen Süleyman Bey, kızı Sitti Hatun’u Fatih Sultan Mehmet ile evlendirdi. Böylece Dulkadiroğuları, Batıda Karamanoğullarından doğuda ise Akkoyunlulardan gelebilecek tehlikeleri önlemiş oldu.

Osmanlı sarayına çeşitli dönemlerde beş adet gelin göndermiş olan Dulkadirli hanedanı böylece Osmanlı hanedanıyla akraba oldu. Yıldırım Bayezid'in eşi, Çelebi Mehmed'in eşi, II. Murad'ın annesi ve eşi, Fatih'in annesi ve eşi Sitti Hatun, Fatih'in babaannesi ve Yavuz Sultan Selim'in annesi Dulkadir Sultanlarının kızlarıdır. Dulkadiroğlu Beyliği Osmanlı Devleti'ne bağlandıktan sonra Dulkadiroğlu Hanedanının şehzadeleri Osmanlı Devleti içinde Beylerbeyi, Sancakbeyi, Tımarlı Sipahi Alaybeyleri olarak önemli görevlerde bulunmuşlardır.

1465 yılına gelindiğinde ise Şah Budak, Mısır Sultanı tarafından Dulkadir Beyliği’nin başına geçirildi. Fakat Dulkadir Türkmenlerinin ileri gelenleri Şah Budak’ı kabul etmediklerini söyleyerek Fatih Sultan Mehmet’ten yardım istediler. Fatih Sultan Mehmet’in yardımı ile Şehsuvar Bey, Dulkadiroğullarının başına geçti. Şehsuvar Bey, 1471 yılında Memlüklerle yapılan savaşta Zamantı Kalesi’ne sığınmış burada ise Osmanlı kuvvetlerinden yardım gelmeyice yakalanarak Kahire’ye götürülmüş, burada Babü’z Züveyle’de asılmıştır. Şehsuvar Bey’in kardeşi Alaüddevle, Amasya’da Şehzade Bayezid’in yanına sığınmış ve kızı Ayşe Hatun’u ise Bayezid ile evlendirmiştir. Bu evlilikten ise 1467 yılında geleceğin Padişah’ı Yavuz Sultan Selim dünyaya gelmiştir.

Alaüddevle, 1480 yılında Fatih Sultan Mehmet’in de desteği ile Dulkadiroğullarının başına geçmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi sırasında Dulkadiroğlu Beyi Alaüddevle Bey, Yavuz Sultan Selim’e yaşını bahane ederek yardım etmemiş bu nedenle de Yavuz Sultan Selim ile arası açılmıştır. Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşı dönüşünde Hadım Süleyman Paşa komutasındaki orduyu Elbistan’a Alaüddevle Bey’in üzerine yollamış. Alaüddevle Bey ise bu durum karşısında haremini ve hazinesini Turnadağ’a kaldırmıştır. Her iki ordu da Ördekli Mevkiinde 13 Haziran 1515 yılında karşı karşıya geldi. Bu savaş sonunda Dulkadiroğlu Bey’i Alaüddevle, savaş meydanında hayatını kaybetmiş, Yavuz Sultan Selim tarafından Dulkadiroğullarının başına Şehsuvaroğlu Ali Bey geçirilmiş ve böylece Dulkadiroğlu Beyliği Osmanlı Devleti’nin himayesine girmiştir.

Sultan Abdülmecîd Hanın 19 Ocak 1841 fermanı ile kalan son tımarlı sipahileri tımarlarına ölene kadar sahip olmak şartıyla emekliye sevk etmesi ile Büyük Selçuklu döneminden beri Anadolu ve Ön Asya Türklüğünün idari ve askeri aristokrasisi ve bürokrasisini oluşturan tımarlı sipahi sınıfı resmen sona erdi. Bu bağlamda Gülveren'den bölgeyi yöneten Dulkadiroğlu Mehmed Sipahi Bey'in 1899 yılındaki ölümüne kadar bu görev sürmüş oldu. Bu tarihten sonra Asakiri Nizamı Şahane adı ile oluşturulan yeni bir askeri sistemde Dulkadiroğlu hanedanı mensupları askeri görevlerini bu çatı altında sürdürerek yönetimde oldular. Dulkadiroğlu Hanedanı mensuplarının Tımarlı Sipahi Alaybeyleri bölgede Alaybeyler Sipahiler olarak bilinmekle birçok mühim işlere imza atmışlardır.

Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar Osmanlıya bağlı bir eyalet olan Dulkadiroğlu, Kurtuluş Savaşı zamanında da önemli roller oynamıştır. Lozan Antlaşması sonrasında Anadolu, itilaf devletlerine bırakıldığında, özellikle bu bölgelerdeki yerel halk, kurtuluş mücadelelerinin ilk ateşini yakmış, 1919-1920 dönemlerinde Anadolu’yu düşman işgalinden kurtarmışlardır.

“Kendi Kendini kurtaran ilk şehir” ve “Madalyalı ilk şehir” ünvanlarını alan Maraş bölgesi de kurtuluş ateşinin ilk yakıldığı yerler oldu. Maraş’ta, kurtuluşun ateşini, Sütçü İmam düşmana ilk kurşunu sıkarak başlattı, halkı ayağa kaldırdı ve şehri Fransız işgalinden kurtarmak için halka önderlik ederek kurtuluş mücadelesinin ateşleyicisi oldu. Yöre halkı da büyük gayretler göstererek düşmanı şehirden attı. TBMM tarafından ise 5 Nisan 1925 yılında Maraş’a istilklâl madalyası verildi. 7 Şubat 1973 yılında ise meclis kararı ile şehre “Kahraman” ünvanı verildi. 6360 Sayılı Belediyeler Kanunu ile 06/12/2012 tarihinde Dulkadiroğlu, Kahramanmaraş ilinin merkez ilçelerinden biri haline geldi.

Dulkadiroğlu’nda geçmişten günümüze birçok eserler bulunmaktadır. Taş Medrese, Ulu Cami, Haznedarlı Cami, Hatuniye Cami, İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi bu eserlerden bazılarıdır.

Dulkadiroğlu genelinde Akdeniz iklimi etkilidir. İlçemizde geçim kayları ise genelde tarım ve hayvancılık olmakla birlikte birçok tekstil, mutfak eşyaları, metal, gıda, otomotiv gibi sanayi kuruluşu da ilçemizde yer almaktadır. Dulkadiroğlu ilçemizin güney ve doğu bölgelerinde genellikle hayvancılık, seracılık ve meyvecilik etkindir. İlçemizin kuzey bölgesi olan Bertiz de ise yaygın olarak ceviz, üzüm, kiraz, sumak ekşi gibi tarımsal ürünlerin yanı sıra pekmez, pekmez sucuğu, pestil, bastık gibi şıra ürünleri ve ayrıca arıcılık ve yayla turizmi gelişmiştir.